sürekli evdeyim hiç arkadaşım yok

naskah drama 7 orang 3 perempuan 4 laki laki. *Tarihi hatırlatarak nostaljiye sürüklemeyeceğim sizi. Hiç aklınıza gelir miydi elinizde telefon olmadan yaşayamayacağınız?’ da demeyeceğim. Çektiğin resmi paylaşmadan duramadığın günleri de anımsatmayacağım. Bunlar en fazla Facebook zamanlarından hatırlayabileceğimiz, sıradan, naif günlerimizdi. Artık geride kaldılar...*Şimdi işler öyle değil! Instagram diye bir alışkanlığımız var ve bizi mahvediyor!Neden mi?Herkes çok güzel, herkes çok yakışıklı, herkes çok genç ve alımlı da yemekler muhteşem bir sunumla sofralarda, tabaklar hep dolu ve bu masalarda can arkadaşlar, hep birlikte yerinde durmuyor; herkes gezmelerde, memleketin dört bir köşesinde, yurt dışında, adı sanı bilinmedik ülkelerde, o ülkelerin en güzel beldelerinde gününü gün ediyor da o bir kimse, can sıkan bir mevzu yok, her şey yolunda, herkes mutlu, hayat ne kadar güzel!*24 yaşındaki moda blogger’ı bilmem kimin, sabahın köründe, mutluluk içinde Instagram hesabında paylaştığı; bin bir çeşit peynirli, rafadan yumurtalı, krepli, sıkma portakallı, mutluluk ve çilek kokan kahvaltısı ve altındaki En güzel günler bir küçük gülümsemeyle ve güzel bir kahvaltıyla başlar’ yorumu sadece beni mi mutsuz ediyor?Ya bir gece önceden aşırı yorgun, ya kafada bin bir düşünceyle güne başlamaya korkan bir durumda ya da sabahın köründe kemirdiğim simit dişlerimi acıtırken, uçuş uçuş perdelerin yaladığı sempatik kahvaltı sofralarına sadece ben mi gıcık oluyorum?*Demode Facebook’un canını yiyeyim, herkesin gayet sıkıcı bir hayatı can pazarı zaten; herkes agresif, gergin ve benim kafamı bozan!Herkes mutlu, ben hariç!*Herkesin arkadaşı çok, var olanların hepsi can ciğer, millet gruplar halinde mutluluktan uçuyor, birbirlerini çok seviyorlar, mutlu mesut yaşıyor ve ne kadar çok eğleniyorlar!İçtikleri kahvenin tadını çıkarıyorlar, telefondan odama sızan kahvenin kokusu tek başıma oturduğum bilgisayar masasının yanında duran on dördüncü çayın kokusunu hemen kahkahalar resimden, videodan çıkıp etrafımı hiç arkadaşım yok mu acaba?Kimsenin para pul derdi de yok gördüğüm kadarıyla. Gezme tozma bitmiyor, gece parti resimlerine sabah kahvaltıları ekleniyor. Ardından içilen kahveye öğle yemeği resimleri yapışıyor, sonra akşam hazırlıkları ve harika bir eğlence yine...Demek sıkıntı çeken de sadece benim!Uzaktan tanıdığım ama işini gücünü bildiğim şu herif... Aileden zengin herhalde, yoksa ortalığın durumu belli? Bir gün Londra’da en sevdiğim grubun konserinde, ertesi hafta Venedik’te gondol tepesinde, bak bu hafta da Erciyes’te karların içinde!Sadece ben mi evdeyim?*Biliyorum, benim gibi hissedenler var ve evet, maalesef durumumuz işkence etmek için sürekli gezen, tozan, yiyen, içen, eğlenen, takılan, kaygısız insanları – ya da kaygısız görünmeyi hedeflemiş bizim gibilerini - takip kendimize her gün, başkalarının aşırı mutluluğundan oluşan mutsuzluk enjekte ediyoruz.*Instagram da sağ olsun, yeni algoritmasıyla bunu destekliyor!Eskiden takip ettiğiniz insanların paylaşımları, sizin ekranınıza kronolojik olarak düşüyordu, biliyorsunuzdur. Şimdi öyle değil. Instagram, takip ettiğiniz ve ilgi duyduğunuz içeriklere üst sıralarda yer veriyor. Yani siz bir şeye sardırdıysanız, Instagram da bu takıntınızı burnunuzun dibinde tutmaya devam ediyor!Yepisyeni algoritmasıyla, yangına körükle giden Instagram’da; daha çok beğenilen, daha çok izlenen, daha çok takipçisi olan hesaplar öne çıkıyor, diğerleri her zamanki gibi geride ile, gıcık ola ola izlediğiniz el alemin mutluluk dolu paylaşımları, sabahın köründe karşınıza dizilmeye başlıyor.*Dün bensiz mi eğlenmiş bu kadar arkadaşım bir arada? Aramadılar bile!Ne ara gitti bu kız Amerika’ya? Nasıl gitti? Bize hiç nasip olmayacak herhalde!Bu adamda da ne para varmış? Herif yine arabayı değiştirmiş!Mutluluktan öleceksiniz ailecek, hiç mi derdiniz yok sizin arkadaş! şeklinde artarak büyüyen haset, sabahın ilk ışıklarında henüz dolmayan yaşam enerjisi depolarımızı boşaltıyor...*Ben hariç herkes gülüyor, eğleniyor, en güzel kahvaltıları ediyor, en kokulu kahveleri içiyor, yazın en güzel denizlerde yüzüyor, kışın en beyaz karlarda de Galiba sadece benim’ diye düşünmek kalıyor.*Ne ettim sana ben Instagram? İki paylaşım yapacağım derken, mutluluğumu aldın elimden...*Ankara’lılara özel bir duyuru 17 Ocak Perşembe akşamı saat 2100’de Gaga Play’de tek kişilik oyunum var. İstanbul’da izleyenlere sorun bakın, çok da komik olduğunu söylüyorlar. Ben kalkıp oraya kadar geliyorum; Hava buz, yarın iş var, perşembe gecesi dışarı çıkılır mı?’ şeklinde bahane kabul etmiyorum bakın. Mekan ağzına kadar dolacak ki, daha sık gelmeye cesaretimiz olacak! Çok güleriz, çok eğleniriz ve tanışırız. Hatta Instagram için mutluluk dolu fotoğraflar bile çekeriz, ha?*Not Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz anlatanadam 1 Merhaba, ben 20 yaşındayım. Bu sene tıbbi laboratuvar teknikleri bölümünden mezun oldum. Benim doğduktan erken doğuma bağlı olarak enfeksiyon oluştu ve hidrosefali hastalığı oluştu. Ve kafam normal insanlardan büyük. Bu yüzden insanlar bana ön yargılı davranıyor. Engelli olmadığım halde engelli dedikleri oluyor bana. Bu yüzden hiçbir arkadaşım yok sohbet edecek kimsem yok dışarı çıkıp takılacak kimsem yok. Adeta ağırlaştırılmış müebbet mahkumu gibiyim. Surekli evdeyim adeta dört duvar arasında bir ömrüm geçiyor. Psikolojim desem yok gibi bir şey 2 ilaç kullanıyorum gram fayda etmiyor.ilaçlar degisildi dozlar artırıldı değişen bir şey olmadı.psikolog desen iyisini bulmak zor. Neden kimse benimle arkadaş olmak istemez ki? Emin olun arkadaş olunmayacak kötü bir karakteristik özelliğim de yok. Bende dışarı çıkıp arkadaşlarımla takılmak istiyorum bu benim de hakkım. Ama yalnız takılmayı sevmediğim için sürekli evdeyim. Son düzenleyen Moderatör 23 Haziran 2022 5 Spor salonuna git kas yap. Büyük kafayla tam orantılı olur diye düşünüyorum. Ayrıca çok kas yapan bir arkadaşım vardı, aksine onun kafası daha küçüktü ve orantısız duruyordu. Senin ne derece orantısız olduğunu bilmiyorum ancak kas yapmanın yardımcı olacağına eminim. "Evli iki çocuk annesiyim. Dolayısıyla çalışmıyorum. Sürekli evdeyim. Çünkü çocuklarım küçükler daha biri 1,5 yaşında diğeri 5,5 yaşında evde çok bunalıyorum hep aynı şeylerle meşgulüm." Üsküdar Üniversitesi NPSUAM Feneryolu Polikliniği'nden Prof. Dr. Orhan Doğan, ruh sağlığınızla ilgili sorularınızı cevaplandırıyor… A DEPRESYONLA İLGİLİ HER TÜRLÜ BİLGİ İÇİN TIKLAYIN... TAKINTILARLA İLGİLİ BİLGİ ALMAK İÇİN TIKLAYIN... KİŞİLİK BOZUKLUKLARI İLE İLGİLİ BİLGİ ALMAK İÇİN TIKLAYIN... ALKOL VE MADDE BAĞIMLILIĞI İLE İLGİLİ HER TÜRLÜ BİLGİ İÇİN TIKLAYIN... CİNSEL SAĞLIKLA İLGİLİ HER TÜRLÜ BİLGİ İÇİN TIKLAYIN.. SORU Merhaba ben evli iki çocuk annesiyim. Dolayısıyla çalışmıyorum. Sürekli evdeyim. Çünkü çocuklarım küçükler daha biri 1,5 yaşında diğeri 5,5 yaşında evde çok bunalıyorum hep aynı şeylerle meşgulüm. Eşim çalışıyor o sürekli işleriyle meşgul. Hiç çevrem yok yani çok bunalımdayım delirmek üzereyim. CEVAP Annelik ve ev kadınlığı en güç "meslekler"dir. Maddi karşılığı yoktur, fakat yaptığınız işin maddi karşılığı için eşinizin maaşı bile yetmez. Anneliğin ve ev kadınlığının karşılığı manevidir, çocuklarınızı sağlıklı ve mutlu olarak büyütmek, gelecekte başarılarını ve iyi birer vatandaş olduklarını görmektir. Bunlar tüm zamanınızı aldığı için kendinize ayıracak zaman kalmaz. Oysa çocuklarınıza iyi bakabilmek için sizin bedensel, ruhsal ve toplumsal yönlerden sağlıklı olmanız gerekir. İlk olarak hafta sonu bir gün veya iki yarım gün eşiniz çocuklarınıza bakabilir; siz de hobilerinizi, arkadaşlarınızı görmeyi, dolaşmayı gerçekleştirebilirsiniz. Bir başka etkinlik, çocuklu komşularınızla görüşmeniz, çocuklarınızı çocuk parkına götürmeniz olabilir. Buna benzer etkinliklerle bunalma duygunuzu giderebilirsiniz. SORU Nişanlı bir bayanım nişanlımla aramda çok sık derecede tartışmalar başladı ama elimizden geldiği kadar bunları aşmaya çalışıyoruz. Fakat benim zoruma giden her zaman için ona dediğim şudur aramızda saygıyı kaybetmeyelim o çok sinirli ve sinirlendiği zaman ağzından bana karşı bazı istemediğim sözler kullanıyor. CEVAP Nişanlılık dönemi birbirinizi tanımak için en uygun dönemdir. Bunun önemi nişanlınızı daha yakından tanımak, gerçek yüzünü görmeye çalışmaktır. İki farklı insanın her konuda aynı düşüncede olması güçtür, bu nedenle arada tartışma olabilir. Nişanlılar çok sık tartışıyorsa, bunun nedenlerini bulmaya çalışmak ve tartışmaları en aza indirmek temel amaç olmalıdır. "... tartışmalar başladı." diye yazdığınız için, tartışmaların sonradan başladığı anlaşılıyor. Bu noktada tartışmaların sıklığının ne zaman ve hangi konularda arttığını da bilmek gerekir. Çabuk öfkelenme, öfkesini kontrol edememe gibi özellikler de karşımızdaki insan hakkında fikir verir. SORU İyileşememe düşüncesi beni çok korkutuyor. İki yıldır kendimi çok yıprattım. Hep sıkıyorum kendimi sorunlarımı paylaştığım tek kişi erkek arkadaşım. Onu da sıkmaktan korktuğum için susuyorum artık. Delirmekten ve şizofren olmaktan korkuyorum. CEVAP İyileşememe düşüncesi nedeniyle ve yazdıklarınıza dayanarak bir anksiyete bozukluğunuzun olduğunu tahmin ediyorum. İnsanların sıkıntıları paylaştıkça geçici de olsa, azalır. Herkese her sıkıntımızı anlatamayız, gerek de yoktur. Bunun için sorunlarınızı en yakın ve güvendiğiniz arkadaşınızla, aileden güvendiğiniz bir kişiyle, doktorunuzla/terapistinizle paylaşabilirsiniz. Günümüzde birçok psikiyatrik sorun veya bozukluk tedavi edilebilmektedir. Güvendiğiniz bir psikiyatrist uygun tedavi yöntemleriyle size yardımcı olacaktır. SORU SORMAK İÇİN TIKLAYIN… HEP AYNI ŞEYLERİ YAPMAKTAN SIKILIYORUM ÇOK ÇEKİNGEN VE UTANGACIM KIZIM SÜREKLİ TIRNAKLARINI YİYOR BABAMI KAYBETMEKTEN KORKUYORUM CİNSELLİKLE İLGİLİ TAKINTILARIM VAR EŞİM ÇOK SORUMSUZ VE İLGİSİZ ÇOK ACELECİYİM BEKLEMEYE HİÇ TAHAMMÜLÜM YOK ÇOK AŞIRI TİTİZİM OKUDUĞUM HER ŞEYİ UNUTUYORUM DİĞER SORU VE CEVAPLARI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN...3. BÖLÜM DİĞER SORU VE CEVAPLARI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN..2. BÖLÜM DİĞER SORU VE CEVAPLARI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN...1. BÖLÜM Yayınlanma Tarihi 24 Temmuz 2012 Salı, 1000 Güncelleme Tarihi 25 Temmuz 2012 Çarşamba, 0712 Nobel'inden sonra Susam Sokak'a yüz vermeyen Orhan Pamuk - Brechtyan Üç Kuruş'ta nihayet öpüşmeler başladı - 2022’ye Sezen Aksu ile girin - Tiyatro deyince akla arkadaşım Seçkin Selvi gelir. *** Siz bu Düzeyli Magazin'i "hangi yılbaşı partisine gitsem" hengâmesinden kurtulup herhalde biraz geç okuyacaksınız. Bana gelince Cihangir, Bodrum, Urla ve Moda'dan aldığım bütün parti davetlerini reddettim. Omicron korkusundan kıçımı kırıp, evde oturacağım. Yılbaşı için bana korkudan viski, şarap ve yemek taşıyanlara yarım saatten fazla oturma izni vermeyeceğim. Kapımdaki kuyruk uzarsa yarım saatlik süreyi 15 dakikaya indirebilirim haberiniz olsun. Tabii bu kimi arkadaşlarımla dışarıda erken yılbaşı kutlaması yapmama engel olmadı. Akşamları için favori mekânım olan 21'de Yeşilçam'ın gözdesi ve benim iyi arkadaşım Sevda Ferdağ ile kadeh tokuşturduk. Ferdağ rakı, ben tabii ki Irish coffee içtim. Yok yok üzülmeyin, çok para harcamadık. 21'in ortaklarından Karaağaç Biraderler'den büyük olanı Deniz, yüzde 70 indirim yaptı. 21'in Deniz Karaağaç'ı, Yeşilçam'ın Sevda Ferdağ'ı ve Gonzo Tuğrul. Maskelere dikkat. Bu yılbaşı partilere katılmayacağım dedim ama Cihangir'de sokak partileri olursa sizler için 0005- 0035 arası fotoğraf çekmeye çıkacağım. Sonra koşarak eve dönüp, arkadaşım Mick Jagger ve Rolling Stones'la olan özel partime intikal edeceğim. 0045'den sonra lütfen rahatsız etmeyin çünkü Mick Jagger'la yılbaşı partim başlamış olacak. Kim demiş "yaş 70 iş bitmiş" diye. Bodrum'a gidemeyenler Bütün tahminlerimin aksine Cihangirli YT, MÇ ve İB bu yıl Bodrum'a gidemiyorlar. YT ve MÇ'nin mazeretlerini bilmiyorum ama İB, Tennessee Williams'ın bir oyununu hazırlıyormuş. Fakat arkadaşım Deniz Türkali, feminist bilincinin yüksekliğinden olsa gerek 30 Aralık'ta Bodrum'a gidiyor. Yılbaşı partisinden sonra 2 Ocak pazar günü "Deniz Türkali ile Kadın Kadının Yurdudur" söyleşisinde kadınlarla dertleşecek. Bitez'deki Ağaçlı Kadınlar Kahvesi'nde saat 1200-1400 arası kafa karıştıracak. Deniz Türkali ile Cihangir HomeRoom'da. Arka tarafta bizi onaylamadığı için yüzünü saklayan eski Cumhuriyet'çi yeni Tarih'çi Gürsel Göncü var. Foto Emre Erdem Tarihimden yapraklar Nereden nereye Epey bir zamandır azıcık ses çıkardılar, sendikalaştılar, maaş alamadıkları için şikayet ettiler bahanesiyle medyadan yok 45, yok 8, yok 3 gazeteci habire atılıyor. Kimseden fazla bir ses çıkmıyor, kimse de utanmıyor. Üstelik de yıl 2021. Şimdi size haftalık Yeni Gündem Dergisi'nin yayın müdürüyken, iki aydır zamlı maaşlarını alamadıkları için derhal itiraz eden Ankara Bürosu'nun genç muhabirlerinin yazdıkları mektubu sunuyorum. Zamlar ne zaman ödendi hatırlamıyorum ama hiç kimseyi bırakın işten atmak, "atarız haa" diye korkutmak bile aklımızdan geçememişti. Şimdi olsaydı herhalde anında Hürriyet ya da Cumhuriyet'ten ya da herhangi bir yandaş kanaldan atılmışlardı. Mektup için Ankara Bürosu'nda Ümit Sezgin'e teşekkürlerimle Bu linkler ihmal edilmesin * "Direnişin Birinci Yılında Boğaziçi Üniversitesi Bileşenlerinin Yanındayız" imza kampanyası başlatıldı. Kampanya 9 Ocak Pazar'a kadar sürüyor. Tıklayarak imzalayabilirsiniz. * IPI Cansu Çamlıbel ve Gonzo Tuğrul karşılıklı döktürüyor. Podcasti dinlemek için tıklayın. *** Gonzo Tuğrul'a haksızlık etmeyin Kimi yarı düşman, kimi orta hayran önemli sayıda okurum beni kendimi çok önemsemekle hatta megaloman olmakla suçluyorlar. Neymiş efendim, herkesi tanıyormuşum. Çenemi fazla yormadan, onlara sadece cuma günleri satın aldığım Hürriyet'in Kitap-Sanat Eki'yle cevap veriyorum. Çeşitli eleştirmenler ve editörler bir araya gelip bizim zamanımızda "fiction" ve "non-fiction" dediğimiz şimdilerde kurgu ve kurgu dışı diyorlar 50'şer kitap seçmişler. Her iki kategoride ilk ona giren 11 kitabın sahipleri yakinen tanıdığım; kimisine bayılıp, kimisine bayılmadığım onları da bir zahmet siz buluverin isimlerden oluşuyor. Nobel ödülünü almadan önce bana röportajlar veren ve Radikal İki'de yazan Susam Sokak'tan komşum Orhan Pamuk, Veba Geceleri ile ilk sırada. 'Kurgu dışı'nda birinci olan ve Radikal Gazetesi'nde ben müdür masasında otururken altı kişiyle birlikte uzun masada oturan Pınar Öğünç, Pandemi Zayiatı ile bir numarada. Kurgu eserlerle devam edersek, ilk 10'daki tanıdıklarımı sayıyorum. Mülkiyeli genç kardeşim ve Müslüm filminin senaryosunda beraber çalıştığımız Hakan Günday - Zamir. Cihangir'de kapı komşum olan ve benden sık sık hayat dersleri alan Seray Şahiner -Ülker Abla. Nokta Dergisi'de David Bowie'nin Space Oddity'sini birlikte söylediğimiz Hilmi Yavuz - Talan Şiirleri. Her taşın altından çıkan ama nedense benimle program yapmak istemeyen Yekta Kopan - Bana Kuşlar Söyledi. Nasılsa benim gibi İletişim'e düşmüş olan Haymanalı kardeşim Burhan Sönmez - Taş ve Gölge. 'Kurgu dışı'na gelirsek, son yıllarda bir türlü yemek yiyemediğimiz Selim İleri ve Radikal'de stajyerliğinden tanıdığım Burcu Aktaş - Düşüşten Sonra. Çok sevdiğim Seçkin Selvi'yi yazan eski stajyerim şimdi Oksijen'e düşmüş olan Zeynep Miraç - Seçkin. Yıllarca İletişim Yayınları'da ve Yeni Gündem Dergisi'nde bana Ümit Kıvanç'la birlikte kök söktüren Tanıl Bora - Hasan Âli Yücel. Ve T24'de sütundaşım olan Selçuk Demirel - Bir Ağacın Altında. Ey az düşmanlarım ve orta hayranlarım, bana şimdi inandınız mı? İnanmazsanız adı geçen yazarlara sorabilirsiniz. Pınar Öğünç - Hakan Günday - Seray Şahiner - Yekta Kopan- Burcu Aktaş - Zeynep Miraç - Tanıl Bora - Selçuk Demirel Şikayet edene bak Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Türkiye'nin dezenformasyona en fazla maruz kalan ülke olduğundan şikayet etmiş AA'ya. Bence insanda biraz mahcubiyet hissi olmalı. Açıklama yaptığı AA'dan başlayarak, "büyük" gazetelerden devam ederek ve de televizyon kanallarında virgül koyarak, acaba el koymadıkları mecra kaldı mı diye sormadan edemiyor insan. İnşallah bu soru da suç kapsama girmez. Sıkça sorulan sorular ve cheap shots - Evet, Üç Kuruş hâlâ en favori dizim. Show TV'de pazartesi gecesi gösterilen bu dizi, kadınlar ön plana çıktıkça daha da keyifli bir hâl almaya başladı. Ama bir itirafım var Dizideki seri katil Ferhan Şensoy Diren Polatoğulları karakteri, hayatımda neredeyse ilk kez yakınlık duyduğum bir cani oldu. - İktidar sözcüsü TRT'nin en yandaş elemanlarından biri olan Fuat Kozluklu'nun gazeteciliğe Cumhuriyet'te başladığını yazmıştım geçen hafta. Meslektaşım Yazgülü Aldoğan'dan küçük bir hatırlatma geldi. Kozluklu, mesleğe Yeni Asır İstanbul bürosunda Yazgülü Aldoğan'ın yanında fotoğrafçı olarak başlamış. İlk ününü de o sıralarda sabah 0500'e kadar bekleyip, denizden çıkan Süleyman Demirel'in fotoğrafını çekmekle yapmış. Galiba hatırladım. Demirel karşısında fotoğrafçıyı görünce şaşkınlıktan elleriyle göğüslerini kapatmıştı. Tekrarlayayım, nereden nereye... - Yılbaşı sponsorlarımı haftaya açıklayacağım. Advertorial ! Bir gizli kahraman Advertorial'ın başlığı kafanızı karıştırmasın. Zeynep Miraç'ın Seçkin Ödünsüz bir yaşam'ı gazeteci komşum Defne Akman'a okuturken bu müthiş kadının ancak yarısını tanımış olduğumu üzülerek farkettim. Tiyatro eleştirmeni, çevirmen, protestocu, anne ... Yaptığı hiçbir şey ötekinden daha az önemli değil. Zeynep Miraç, gazeteci olarak çok parlak bir iş çıkarmış. Bölüm başlıkları birbirinden güzel Utanmaz adam kira kontratında, Yazan Stalin, yazılan Lenin, çeviren Seçkin, hapishaneye gelin!, Tiyatrocular, tiyatro dergilerini okumazlar!. Hele hele o fotoğraflara bayılacaksınız çünkü Türkiye'nin yakın tarihi. Zeynep Miraç'ı biraz kıskandım ama söylemek zorundayım ki, bu kitabı okumazsanız siz kaybedersiniz. Müzik önerisi Ben de 2022’ye Mick Jagger’la birlikte, arkadaşım Sezen Aksu’yu dinleyerek gireceğim.

sürekli evdeyim hiç arkadaşım yok