su kirliliğini önlemek için yapılan projeler
naskah drama 7 orang 3 perempuan 4 laki laki. ÇEVRE KİRLİLİĞİNİN NEDENLERİ VE ÖNLENMESİ İÇİN YAPILMASI GEREKENLER ÇEVRE VE SAĞLIĞIMIZ Bütün canlıların uyum içinde yaşadıkları alana doğal çevre denir. Tabiattaki bütün canlılar çevremizdeki diğer varlıklarla uyum içinde hayatlarını devam ettirirler. Canlılar ile canlı varlıklar arasında canlılar ile cansız varlıklar arasında bir madde alış-verişi ilişkisi ve uyumu mevcuttur. Örneğin,ormanlarda tüm bitki,hayvan ve mikroskobik canlılar uyum içinde oluşturan canlı halkalardan birinin yok olması,diğer canlıların olumsuz etkilenmesine neden olur.Besin zinciri Örneğin,ormanların yok olmasının çevreye çeşitli etkileri vardır; *Ormanda yaşayan canlı türleri yok olur. *Hava kirliliği artar. *Yağışlar azalır. *Erezyon artar. İNSANLARIN ÇEVREYE ETKİLERİ Kullandığımız yakıtlardan kül ve zehirli gaz gibi atıklar açığa çıkar. Baca ve egzozlardan çıkan zehirli gazların birleşmesi sonucu asit yağmurları oluşur. Asit yağmurları temas ettiği bitki örtüsünün yok olmasına,insanlarda deri ve akciğer hastalıklarına neden olur. Çevre kirliliğini azaltmak için yüksek kalorili,kül ve zehirli gaz çıkışı az olan yakıtlar kullanılmalıdır.doğal gaz,taş kömürü...Deniz kazaları ile denize dökülen petrol,su üzerine yayılır. Su üzerine yayılan petrol kısa sürede temizlenmediğinde suyun güneş ışığı ve hava ile temasının kesilmesine neden olur. Bu olay suda yaşayan canlıları olumsuz etkiler. ATIK ÇEŞİTLERİ Çevreye atılan ve doğal dengeyi bozan zararlı maddelere atık denir. Kağıt,bitki kalıntıları,sofra artığı,hayvan leşleri ve doğal gübre gibi organik canlı kökenli atıklar mikroorganizmalar tarafından parçalanarak yeniden tabiata kazandırılır. Fakat bu atıklar,çevreye atıldığında mikropların üremesine de uygun ortam oluşur. Cam şişe,teneke kutu,petrol,plastik,pet şişe,deterjan,tarım ilacı ve pil gibi maddeler tabiatta kalıcı kirliliğe neden olur. Kalıcı kirliliğe neden olan atık maddelerin rasgele çevreye atılmaması ve sanayide yeniden kullanımı sağlanmalıdır. Cam,kağıt,teneke,pil ve plastik sanayide yeniden kullanılır. KİRLİLİKTEN ETKİLENENLER 1-SU 2-HAVA 3-TOPRAK KİRLETEN KAYNAKLAR *Zehirli Maddeler *Radyoaktif Maddeler *Petrol Ve Petrol Ürünleri *Evsel Ve Kentsel Atıklar *Endüstriyel Atıklar *Gürültü 1- SUYUN CANLILAR İÇİN ÖNEMİ Canlıların hayatlarını devam ettirebilmeleri için suya ihtiyaçları vardır. Hücrenin büyük bir bölümü 2/3 sudan meydana gelmiştir. Hücrede meydana gelen biyokimyasal olaylar için su gereklidir. Ayrıca dünyanın ¾ ü suyla kaplıdır. Bu suların ancak %0,003 ü içilecek niteliktedir. İçilecek su kaynakları,yer yüzü suları/baraj,göl,gölet ve yer altı suları kaynar,artezyenlerdır. SU KİRLİLİĞİNİN SEBEPLERİ *Endüstriyel kuruluşlarca bırakılan artıklarpetrol,boya,deterjan,ağır metaller,kanalizasyon... *Tarımda kullanılan zehirler ve fazla kullanılan gübreler *Hayvansal ve evsel artıklar *Sulara bırakılan kurşun,civa *Lağımların sulara karışması SU KİRLİLİĞİNİN ÖNLENMESİ *Arıtma tesisleri kurulmalı ve özenle işletilmeli *Belirli yerlerde nüfus artışının önüne geçilmeli *İnsanlar bilinçlendirilmeli *Su kaynaklarının korunması için iyi politikalar geliştirilmeli,plan ve programlar yapılmalı *Hava ve toprak kirliliğine sebep olan faktörler ortadan kaldırılmalıdır
DENİZ KİRLİLİĞİ TESPİT PROJESİ ICA olarak İstanbul’a ve tüm Türkiye’ye karşı sorumluluğumuzun bilinci ile başlattığımız “İstanbul Boğazı Kuzey Bölgesi İçin Deniz Kirliliği Tespit Projesi” için çalışmalarımızı titizlikle sürdürmekteyiz. İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Boğazları Denizcilik Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin bilimsel desteği ile hayata geçen projemizde, uzaktan algılama teknolojileri kullanılarak gemilerden kaynaklı kirlilik tespiti yapılmasını ve İstanbul Boğazı'nda deniz çevresinin, kıyı şeridinin ve insan sağlığının korunmasını amaçlıyoruz. Kullanılan uzaktan takip sistemi dünyada ilk kez bir köprü üzerine kuruldu Proje için kullanılan uzaktan takip sistemi, dünyada ilk kez bir köprü üzerine, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’ne kuruldu ve kullanılmaya başladı. Proje kapsamında takip için gerekli yazılımlar vasıtasıyla Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün kuzey cephesi sürekli olarak taranarak 2,5 kilometrelik alanda Karadeniz’den giriş-çıkış yapan gemiler takip edilerek kirlilik tespiti yapılacak. Neden “Deniz Kirliliği Tespit Projesi”? İstanbul Boğazı dünyanın en önemli suyollarının başında gelmektedir ve yaklaşık 15 milyondan fazla insana ev sahipliği yapmaktadır. Karadeniz havzasının, Akdeniz ve diğer önemli suyolu havzalarına bağlandığı en önemli geçittir. Son yıllarda artan enerji, hammadde ve gıda talepleri ile İstanbul Boğazı’ndan geçen gemilerin yük miktarları ciddi oranlarda artmıştır. Özellikle sıvı dökme yük taşıyan ham petrol tankerleri, kimyasal tankerler, LNG, LPG gaz gemileri sayıları ve büyüklükleri artmıştır. Gemilerden kaynaklanan petrol, yağ, kirli balast suyu, tank yıkama suları, kimyasal sıvı maddeler slop tank kaynaklı, sintine suları, katı atıklar, çöpler ve atık sıvılar deniz kirliliği olarak sayılır. Gemilerden kaynaklı deniz kirliliği, bu kirliliğin tespit edilmesi ve önlenmesi çevre ve insan sağlığı açısından çok önemlidir. Yapılan trafik analizleri, İstanbul Boğazı’nın yoğun bir deniz trafiğine sahip olduğunu göstermektedir. İstanbul Boğazı´nda gemi geçişlerinden kaynaklanan risklerin kontrolü seyir, can, mal ve çevre emniyetinin artırılması hususları açısından oldukça önemlidir. Özellikle tanker gemilerinin geçiş sıklığı ve Boğaz’dan taşınan petrol ve kimyasal yüklerin artışı önemli suyolunun petrol ve türevleri tarafında kirletilmesi riskinin de arttığını düşündürmektedir. İstanbul Boğazı’nda meydana gelebilecek gemi kaynaklı kirliliğin çevresel sonuçları incelendiğinde; olası kirliliğin başta insan yaşamı olmak üzere ekolojik dengeyi, deniz doğasını ve Boğaz bölgesinde yaşayan kuş türlerini tehdit edeceği görülmektedir. İstanbul Boğazı’nda meydana gelebilecek kazalar çok ciddi sonuçlar doğurmaktadır. Özellikle tanker gemileri petrol kirliliği açısından büyük risk taşımaktadırlar. İstanbul Boğazı geçişi esnasında rutin operasyonlardan olan yükleme ve tahliye operasyonunun gerçekleşmesi pek mümkün değildir. Ancak yükün gemi içinde yer değiştirilmesi ihtimalinden kaynaklanan petrol kirliliği oluşabilir. Ayrıca, demirdeki gemilerin yakıt ikmali ve yerel trafikten kaynaklanan petrol kirlilikleri de muhtemeldir. Bu nedenle İstanbul Boğazı'nda gemilerden kaynaklı kirliliğin önlenmesi için kazalardan ve operasyonel işlemlerden kaynaklanabilecek ihmallerin önüne geçilmelidir. Kirlilik oluşması halinde Boğaz bölgesinde kirliliği tespit eden sistemler kullanılmalı, bu sistemler ile kirliliğin derhal tespitinin ardından en uygun kirliliğe müdahale ekipmanları / yöntemleri kullanılarak kirlilik temizlenmeli ve olumsuz etkileri en aza indirilmelidir. Nasıl? Deniz Kirliliği Tespit Sistemi 3 ana birimden oluşmaktadır. Bu birimler deniz kirliliğinin tespiti için radar sistemi, kirliliğin teşhis ve onaylanması için termal kamera sistemi ve kirleticiyi tespit için AIS Gemi Trafik Takip sistemleridir. Bu sistemler entegre bir yazılım ile bir kontrol merkezinden 7/24 takip edilmektedir. Sistem 7/24 deniz kirliliği tespiti yapabilmektedir. Sistemin radar tabanlı olarak deniz yüzeyinde tespit yapabilmesi için 2 - 14 m/ sn rüzgar hızına ihtiyaç vardır. Bu rüzgar süratleri içerisinde 5 km menzile kadar deniz yüzeyinde bulunan akaryakıt tabanlı kirliliklerin %80 olasılıkla tespit edilmesi sağlanmaktadır. Radar sistemi, tespit edilen kirliliğin alanını, kalınlığının bilinmesi durumunda hacmini, yönünü, konumunu hesaplayabilmektedir. Radar ile tespiti yapılan muhtemel kirlilikler termal kamera sistemi ile kontrol edilerek teşhis edilmektedir. Termal kamera ile 2 - 3 km’ye kadar teşhis sağlanabilmektedir. Bu sayede aynı zamanda müdahale yapılacak önemli bölgelerde belirlenebilmektedir. AIS sistemi ile bölgede yer alan gemi trafiği takip edilebilmekte, bu sayede kirliliğin oluşmasına neden olan muhtemel kirleticiler tespit edilebilmektedir. 3 sensörün entegrasyonu ile uçtan uca bir takip yapılabilmektedir. Projenin Katkısı • Kirliliğin tipi, yayılımı, boyutları tahmin edilebilecek • Kirliliğin sonuçları ve etkileri analiz edilebilecek • Bölge halkı, deniz çevresi ve kıyı şeridi için sürdürülebilir koruma sağlanacak • Örnek uygulama modeli olarak Türk Boğazları ve ülke kıyı şeridine tavsiye edilebilecek • Elde edilecek dinamik veriler bilimsel çalışmalara katkı sağlayacak
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, deniz kirliliğinin önüne geçmek denize yasadışı çöp boşaltılmasının önüne geçmek için başlattığı 'mavi kart' uygulamasına hızla devam ediyor. Uygulamayla gemi atıklarının etkin yönetimi ve takibi online izlenebiliyor. Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, 'Bu yılın sonuna kadar gezinti teknelerinin tamamının mavi kart sistemine alınmasıyla birlikte atık toplama oranının yüzde 90 artması bekleniyor.' Kart Elektronik Atık Takip Sistemi ile ne kadar atık oluştuğu, hangi kıyı tesisine verildiği, ne şekilde bertaraf edildiğinin elektronik olarak web ortamında online olarak izlenebiliyor. Bu sistemle yat ve diğer teknelerdeki sintine, pis su ve çöplerin denize yasadışı boşaltılması önlenmiş Bayraktar, konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada, uygulamanın kapsamlı ve başarılı bir şekilde sürdürüldüğünü belirterek, "Küçük deniz araçları için geliştirilen mavi kart...
Türkiye’de Çevresel Konulara ilişkin Stratejik Değerlendirmeler “Stratejik Çevresel Değerlendirme SÇD Yönetmeliğinin Uygulanması Teknik Yardım Projesi” başlıklı ve AB tarafından finanse edilen 1 milyon Euro bütçeye sahip proje, dört sektörde SÇD raporlarının AB standartlarına olarak hazırlanmasına destek sağlamıştır. Söz konusu projeyle, Stratejik Çevresel Değerlendirmeye ilişkin taslak yönetmelik, AB normları ile uyumlu hale getirmek amacıyla kapsamlı bir şekilde revize edilmiştir. Buna ek olarak proje, çevresel etki değerlendirmelerine ilişkin farkındalığı her düzeyde artırmış olup, Türk uzmanlara eğitim olanağı sağlamıştır. Türkiye’de Doğanın AB Standartlarına Uygun Bir Şekilde Korunması AB fonlu ve 7 milyon Euro bütçeli proje, Türkiye’deki doğal yaşam alanlarının ve biyoçeşitliliğin başta Kuş ve Habitat Direktifleri olmak üzere, AB doğa direktifleri doğrultusunda korunmasını ve geliştirilmesini amaçlamaktadır. Proje kapsamında, Türkiye’deki NATURA 2000 Ağı’nın belirlenmesi ve tasarlanması için gerekli olan kurumsal ve teknik kapasite, gerçekleştirilecek bir seri eğitim, çalıştay, çalışma ziyaretleri ve önemli sayıdaki saha çalışmaları sayesinde güçlendirilecektir. Projenin pilot bölgesi, birçoğunun Türkiye’ye özgü olduğu, farklı türler ve yaşama alanlarından oluşan geniş bir yelpazeye sahip İç Anadolu Bölgesi’dir. Söz konusu proje, eksik bilgileri tamamlanması amacıyla boşluklarını değerlendirecek, Bakanlığın hem merkez hem de taşra teşkilatlarında çalışan personeline eğitim olanağı sağlayacak ve sivil toplum örgütleri ile üniversitelerin de dahil olduğu paydaşların konuyla ilgilenmesine olanak sağlayacaktır. Türkiye’de İklim Değişikliği Alanında Kapasite Geliştirme Projesi Bu proje, toplamda milyon Euro’luk bütçeye sahip 4 Teknik Yardım Kontratı ve bir hibe programından oluşmaktadır. 2017 yılının başlarında hayata geçirilecek olan proje bileşenleri, iddialı bir iklim eylemi için engel teşkil eden mevcut boşlukların azaltılması hususunda Türkiye’ye destek sağlamayı hedeflemektedir. Söz konusu projede aşağıda verilen hayati unsurlar üzerinde durulacaktır Düşük karbonlu kalkınmaya ilişkin stratejileri ve eylemleri formüle eden analitik bir temel oluşturma Bu bileşen kapsamında, sera gazı projeksiyonlarına dayalı azaltma senaryoları ve seçenekleri geliştirilecektir. Söz konusu analitik çalışma farklı sektörlerde yer alan uygun maliyetli azaltma önlemlerinin belirlenmesi için kullanılacaktır. Arazi kullanımı, arazi kullanımı değişikliği ve ormancılık AKAKDO sektörü için analitik bir zemin oluşturulması Bu bileşen, arazi kullanımı ile ormancılık sektörlerindeki sera gazı emisyonlarının ve azaltımlarının tahmini ve raporlanması için gerekli olan spesifik uzmanlığı artırarak, AKAKDO sektöründe karşılaşılan zorlukların çözümüne odaklanacaktır. Uyum için kapasitenin artırılması ve florlu gazlara ilişkin kapasite geliştirilmesi Bu bileşen, kapasiteyi ve yasal çerçeveyi güçlendirerek, sera gazlarından biri olan ve üretim sonucu oluşan florlu sera gazlarının giderilmesi hususunda, Türkiye’ye destek verecektir. Kamuoyu bilincinin artırılması ve paydaş kapasitesinin güçlendirilmesi Bu bileşen, bireysel ve toplumsal seviyede iklim eylemini artırmak amacıyla, toplumun kaynaklar ve iklim değişikliğinin etkilerine ilişkin farkındalığını artırmayı hedeflemektedir. İklim değişikliği hibe programı Bu program, yerel makamların ve taban örgütlerin iklim eylemine finansal destek sağlayacaktır.
Van Gölü'ndeki kirlilik için kapsamlı projeVAN Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce bşlatılan ve birçok alanda uzman 4 bilim insanının yer aldığı projeyle, Van Gölü'ndek kirlilik oranını belirlemek ve bu kirliliği önlemek için harekete geçildi. Proje kapsamında Van Gölü'nde belirlenen 800 metrekare alanda ölçüm yapılıyor. Van YYÜ Üniversitesi'ne bağlı Su Ürünleri Fakültesi'nden Ataman Altuğ Atıcı, yapılan çalışmalarda Van Gölü'nün ciddi bir kirlilikle karşı karşıya olduğunu söyledi. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nin başlattığı projeyle, Van Gölü'ne kurulan istasyonlar aracılığıyla Van Gölü'nün kirliliği ölülüp, oranı belirleniyor. Van YYÜ Üniversitesi'ne bağlı Su Ürünleri Fakültesi'nden Dr. Öğr. Üyesi Ataman Altuğ Atıcı da aralarında bulunduğu 4 bilim insanı, Van Gölü'ndeki kirlilik oranını ölçüp belirlemek ve kirliliği önlemek için proje hazırladı. ' Van Gölü'nde ne kadar mikro plastik var?' projesi kapsamında başlatılan çalışmalar, 330 mikrometre göz açıklığına sahip olan Manta trawl ağı ile yapılıyor. Tekne ile gölde belirlenen 800 metrekare alan üzerinde 5 bin metreye kadar inilerek, çalışmalar yürütülüyor.'MİKRO PLASTİKLER, İNSANLARIN YEDKLERİNE VE İÇTİKLERİNE DE GİRİYOR'Çalışmayı yürüten Dr. Öğretim Üyesi Atıcı, dünyadaki tüm su kaynaklarında olduğu gibi Van Gölü'nde de plastik atıklarla ilglii ciddi sıkıntılar olduğunu belirterek, "Biz bunu bir çalışmaya dönüştürmek istedik. Tüm dünyada plastikler ciddi bir problem. Birçok su kaynağında ister istemez plastiklerle karşı karşıya kalıyoruz. Bu çalışma da mikro-plastik dediğimiz 5 bin metre altındaki küçük plastik gruplarını incelemeye aldık. Mikro plastikler, daha büyük plastiklerin zamanla parçalanıp küçük parçalardan oluşan bir plastik grubu. Tabi tehlikeli bir durum aslında. Çünkü kullandığımız su kaynakları veya kullandığımız gıdalara bile girmekte. Bunlar insan sağlığı için ciddi tehlike oluşturuyor. Biliyorsunuz Van Gölü kapalı bir göl, kapalı bir havza konumunda. Bir çok su kaynağı Van Gölü ile birleşiyor. Ancak Van Gölü'nde bir çıkış söz konusu değil. Evinizdeki bir havuz gibi düşünün. Sürekli havuza bir şeyler atıyorsunuz. Ama havuz olduğu yerde kalıyor. Su kaynakları bir yere gitmiyor. Bu şekilde düşünürsek ciddi bir tehlike ile karşı karşıyayız. Özellikle bu noktada vatandaşların çevreyi kirtetmemesi, plastik atıklarının olabildiğince biriktirilip en azından çevreye değil de, çöp kutularına atılması, geri dönüşüm yerleri varsa buralara bırakılması büyük bir önem teşkil ediyor" dedi.'VAN GÖLÜ'NDE CİDDİ BİR KİRLİLİKLE KARŞI KARŞIYAYIZ'Van Gölü'ndeki çalışmayı tüm dünyada kullanılan Manta trawl ağ ile yaptıklarını anlatan Dr. Öğretim Üyesi Atıcı, konuşmasını şöyle sürdürdü "Bu ağ, Manta balığına benzediğinden dolayı burada ismini almış bir cihaz. Bu cihazın arka tarafında planton kepçesi dediğimiz ağ yapıda bir yapıya sahip. Yaklaşık 330 mikrometre göz açıklığına sahip. Bu da 5 bin metre atık plastikleri toplamamız için yeterli bir boyut. Tüm dünyada kullanılan bir cihaz. Cihazın kenarlarında kanatları mevcut. Bu cihazla fakültemize ait araştırma teknemizin arkasında su yüzeyinde gezerek, belirlediğimiz istasyonlarda su örneklerimizi alıyoruz. Daha sonra bu su örneklerinde çeşitli elek dediğimiz, farklı boyutlardaki elek gruplarından geçirilerek, plastikleri mikroskop altında inceleme yapıyoruz. Çalışmamız devam etmekte. Ancak gözlemlerimize göre Van Gölü'nde ciddi bir kirlilikle karşı karşıyayız. Özellikle kent nüfusunun yoğun olduğu merkez bölgelerdeki istasyonlarımızda plastik atığı daha fazla gözlemliyoruz. Tabi bu noktada sahil bölgelerine gittiğimizde buralara da maalesef vatandaşların bıraktığı plastik parçaları görmekteyiz. Bu plastik parçalar zaman içinde parçalanarak rüzgarın da etkisiyle suya karışmakta. Kendisini daha sonra mikro plastikler dediğimiz küçük plastiklere ayırıyor. Yaptığımız çalışmada Van Gölü'nde Çarpanak Adası'ndan başlayarak, YYÜ sahili boyunca Van Merkez, Edremit ve Gevaş ilçelerinde istasyonlar belirledik. Bu noktalarda Manta trawl ağımızla belirlediğimiz mesafeler boyunca suyu süzerek plastiklerimizi topladık. Topladığımız su örneklerini eleklerden geçirdik ve atık plastikleri mikroskopta görüntülemeye devam ediyoruz. Bu noktada vatandaşlarımızdan ricamız, özellikle plastikler çok dayanıklı malzemeler. Doğada uzun yıllar kendilerini koruyabiliyor. Atılan her plastik maalesef farklı su kaynaklarında karşımıa çıkacaktır. Bu proje, ünivertemiz tarafından destekleniyor. Projede, kendi alanlarında uzman olan 4 araştırmacı görev alıyor. Su Ürünleri Fakültesi ile Kimya Bölümü'nden hocalarımızla bu çalışmayı yürütüyoruz."Demirören Haber Ajansı / Güncel Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Gölü Güncel Haberler
su kirliliğini önlemek için yapılan projeler